|
|
|
(Ömer Nesefi Rahimehullah)
1- Ehli Hak (Ehli sünnet alimleri) der ki: Eşyanın hakikatleri sabittir, bunlarla (sabit olmaları ile) alakalı ilim, gerçektir. Bu, felsefecilerin (söylediklerinin) hilafınadır (aksinedir).
2- Mahlukat için ilmin sebebleri üçtür. 1-Sağlam hisler. 2- Doğru haber. 3- Akıl.
Hisler beş tanedir: İşitmek-Görmek-Koklamak-Tadmak-Dokunmak.
Bunlardan her bir hassa ile o hassa ne için tayin edilmiş ise o şey üzerine haberdar olunur.(Yani göz ile eşya görülür, kulak ile sesler işitilir. Gözle işitilmez, kulakla görülmez)
3- Haber-i sadık (doğru haber) iki kısımdır. Birisi haberi mütevatirdir. Bu, yalan üzerine ittifak etmeleri tasavvur olunamayan (düşünülemeyen) bir topluluğun, lisanları üzerinde sabit olan haberdir. Bu, zaruri ilmi gerektiricidir. Eski zamanlarda yaşayan sultanları, uzak beldeleri bilmek gibi.
4- İkinci nevisi, mucize ile kuvvetlendirilmiş Peygamberin verdiği haberdir. Bu, istidlali (delille elde edilen) ilmi gerektirir. Bununla sabit olan ilim, yakin ve sebatta, zaruret ile sabit olan ilme benzer. (İkinin yarısı bir olduğu nasıl kesin ise, peygamberin verdiği haber de kesindir.)
5- Akıl, diğerleri gibi ilme sebebtir. Açıklıkla ondan sabit olan, zaruri (bilgi) dir. Her şeyin, cüz'ünden büyük olması gibi. (İnsan, kolundan, bacağından büyüktür) Akıldan istidlal (delil) ile sabit olan kesbidir. (Akıl yürüterek elde dilen ilimler, kişinin kazanmasıyla elde edilir.)
6- İlham, Ehli Sünnet indinde, bir şeyin sıhhatini bilmek sebeblerinden değildir. (İlham ile hüküm sabit edilmez. Hükümler Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyas ile sabit olur.)
7- Alem (kainat), bütün cüzleri ile sonradan yaratılmıştır, zira alem ayan ve arazdır. Ayan (kainatta) zatı ile mevcut durandır. Bu, ya mürekkebtir ki cisimdir veya cevher gibi mürekkeb değildir. Cüzlere ayrılmayan (en küçük) cüz’e cevher denir. (Altın, gümüş, demir gibi maddeler cisimdir. Bunlara ayan denir. Bunların üzerinde bulunan renk, koku, uzunluk ve kısalık gibi vasıflar arazdır.)
8- Araz, zatı ile mevcut olamayandır. Renkler, duruşlar, tadlar ve kokular gibi cisimlerde ve cevherlerde ortaya çıkarlar. (Cismin üzerindeki renk, koku ve tad gibi vasıflar.)
9- Alem-i mevcut eden Allah Teala'dır. Birdir, kadimdir, diridir, gücü yetendir, bilir, işitir, görür, dileyendir, dilediğini yapandır.
10- (Allah Teala,) Araz, cisim, cevher değildir. Şekillendirilmiş, sınırlandırılmış, adetlenmiş, kısımlara ayrılmış, cüzlere (parçalara) bölünmüş, terkib edilmiş (birleştirilmiş) ve sonu olan değildir. (Sınırlar ile kuşatılmış değildir.)
11- (Allah Teala,) Nasıllık ile nicelik ile vasıflanmaz. (Aslı ve hakikati bilinmez) Bir mekanda yerleşmez, üzerine zaman akıcı olmaz, (zaman ve mekan sınırı altına girmemiştir.) Hiçbir şey ona benzemez. İlminden ve kudretinden hiçbir şey çıkamaz. (Her şeyi. İlmi ve kudretiyle kuşatmıştır.)
12- Allah için ezeli olan ve zatı ile birlikte bulunan sıfatlar vardır. Bu sıfatlar ne O’dur, ne de O'nun gayrısıdır. (Sıfatlara Allah denmez, fakat Allah, sıfatsız düşünülmez) Bunlar; ilim. kudret, hayat, kelam, işitmek, görmek, istemek, dilemek, yapmak, yaratmak, rızıklandırmak.
13- Allah Teala, ezeli olan kelamı ile konuşur. Bu kelamı, ses ve harf cinsinden değildir. Bu susmaya ve aletlere zıt sıfattır. (Dili tutulmak, sessiz kalmak, konuşmamak gibi bizim vasıflarımızdan münezzehtir.) Allah Teala, bu sıfat ile tekellüm eder, emreder ve yasaklar ve haber vericidir.
14- Kur'an, Allah Teala'nın kelamıdır, mahluk değildir. Kur'an, mushaflarda yazılmış, kalblerimizde ezberlenmiş, dillerimizde okunmuş, kulaklarımızla işitilmiş, fakat bunlara girmiş değildir.
15- Tekvin (yaratma), Allah'ın ezeli sıfatıdır. Bu, alemi ve onun her bir cüzünü, meydana geleceği vakitle var etmesidir.
Bize (Maturidiler) göre tekvin, yaratılanların gayrısıdır. (Yaratmak sıfatı var, yaratılan eşya var. Bunlar başka başka şeylerdir.)
* İrade (murad etmek, istemek), Allah Teala'nın sıfatı olup ezelidir. (İrade sıfatı, kudretten başka olan ayrı bir ezeli sıfattır.)
16- Allah Teala'yı görmek, akli delillerle caizdir, nakledilen delillerle vacibtir. (Ayet ve hadislerle sabittir.)
Ahiret yurdunda, Mü'minlerin Allah Teala'yı görmelerinin vacib olması hakkında, işitilmiş (ayet ve hadislerden) deliller gelmiştir.
* Bir mekanda bulunmadan, bir tarafta olmadan, karşı karşıya gelmeksizin. ışığın ulaşması olmadan veya gören ile Allah Teala arasında mesafe sabit olmadan görülecektir. (Görmemiz için burada gerekli olan şeyler, orada lazım değildir.)
17- Allah Teala; küfürden, imandan, taat ve isyandan olan kulların bütün fiillerini yaratıcıdır. Bunların hepsi. Allah’ın iradesi, dilemesi, hükmü, kazası ve takdiri iledir.
18- Kullar için dileyerek yaptığı fiiller vardır. Onlara karşılık sevablanır ve azab görürler. Bunlardan güzel olanları Allah'ın rızası iledir. Kabih (çirkin) olanları, Allah'ın rızası ile değildir. (Allah Teala, şarabı, domuzu yaratmıştır fakat kullanılmasını yasaklayarak işleyenlerden razı olmamıştır. Sağmal hayvanları da Allah Teala yaratmıştır ve onlardan istifade edilmesinden, zekatının verilmesinden razıdır.)
19- İstitaat (güç), fiille beraberdir. Bu, fiilin kendisi ile birlikte meydana geldiği kudretin hakikatidir. (Eli kaldırırken insanda hasıl olan kudret ona o anda verilmekte ve işi ile birlikte mevcut olmaktadır.) Bu isim, sebeplerin, aletlerin, azaların selameti üzerine de söylenir.
* Teklifin sıhhati (kişinin dinen mükellef olması) şu istitaata dayanır. Kul, takatında olmayan ile teklif olunmaz. (Yapamayacağı hükümler ona teklif edilmemiştir.)
20- İnsana vurmanın peşinden vurulan kişide duyulan acı, insanın kırması akabinde bardakla ortaya çıkan kırıklık ve buna benzeyen şeylerin tamamı Allah’ın yarattığıdır. Kulun, bunların meydana gelmesinde bir tesiri yoktur. (Kulu da, onun işlerini de yaratan Allah'tır. Kul iradesini kullanır. Allah dilerse yaratır.)
21- Öldürülen, eceli ile ölmüştür. Ölü ile kaim olan ölüm işi Allah’ın mahlukudur. Kulun bunda yaratmak veya elde etmek bakımından bir tesiri yoktur. (Yani kılıcı vurmakla karşıdaki kişi ölürse, onda ölümü yaratan Allah'tır. Katilin ölümü meydana getirmekte bir tesiri yoktur, fakat yasak bir işi yaptığı için azabı hak eder.)
* Ecel tektir. (Vakti, Allah’ın ilminde sabittir, değişmez.)
22- Haram rızıktır. Herkes, helal olsun haram olsun kendi rızkını tam olarak elde eder. Bir insanın rızkını yememesi veya başkasının onun rızkını yemesi düşünülemez. (Rızık bedenin istifade ettiği gıdalardır. Kişi için tayin edilenler mutlaka ona ulaşır. Başkası onun rızkını alamaz.)
23- Allah Teala, dilediğini dalalete sokar, dilediğine hidayet eder. (Kişiye irade verip kitap ve peygamber göndererek onu ikaz ettikten sonra kul iyi tarafı tercih ederse Allah ona hidayeti severek yaratır. Kötü yolu tercih ederse ona da sapıklığı razı olmadığı halde yaratır ki imtihan olsun.)
* Kul için en uygun olanı yaratmak, Allah Teala üzerine vacib değildir. (Allah, fail-i muhtar (işinde serbest) olarak dilediğini yapar, hiçbir şey O'na mecbur değildir.)
24- Kafirler için ve bazı asi mü'minler için kabir azabı, itaat ehlinin kabirde nimetlenmesi vardır. (Kabir geçiş alemidir. Orada kafirler azaba çekilirler, Cehennemde ise ebedi azab ile azablanırlar. Günahkar Müslümanlardan bazısı da kabirde azab görür.)
* Münker ve Nekir isimli iki meleğin sorgusu, işitilen delillerle sabittir. (Kabirde iki melek gelip kişiyi sorguya çeker. "Rabbin kim? Peygamberin kim? Kimin zürriyetindensin? Kimin ümmetindensin?" gibi sorularla imtihan eder. Eğer cevap vermeye kadir olursa onun kabrini genişlendirirler, değilse ona azab ederek kabri onu şiddetle sıkar.)
25- Öldükten sonra dirilmek haktır. Terazi (amellerin tartılması) haktır. Kitap haktır, sual haktır, havz-ı kevser haktır, sırat haktır. (Her canlı öldükten sonra tekrar diriltilecektir. Hayvanlar toprak olacaklar. İnsanlar ise ebedi Cennet veya Cehenneme gireceklerdir. Amellerimizin yazıldığı kitaplar getirilecek ve tartılacaklardır. Ahirette her işten sorguya çekilmekte haktır. Resulullah’ın Kevser Havuzunda bulunup ümmetlerine su dağıtması da haktır. Hesaplar görüldükten sonra insanların sırat köprüsünden geçmeleri de haktır. Bu köprü kıldan ince, kılıçtan keskin olup üzerinden mü'minler şimşek gibi geçer, kafir ve münafıklar aşağıdaki Cehenneme düşerler.)
26- Cennet haktır, Cehennem haktır. Bu ikisi (şu anda) yaratılmış olup mevcutturlar. Baki olup yok olmazlar ve içlerinde bulunan ahalileri de yok olmaz. (Bazı sapıklar der ki Cehennem içindekilerle birlikte yok olacak. Bazıları da der ki Cehennemde yanan kafirler bir müddet sonra ateş serin olup onları yakmayacak. Halbuki Allah Teala kitabında "Onlara yeni deriler verilecek ki azabı tadsınlar" buyurmaktadır. Asla azabın kafirlerden hafiflemesi mümkün değildir.)
27- Büyük günah, kulu imandan çıkartmaz, onu küfre de girdirmez.
(İman amelden bir cüz olmadığı için ameli kötü olan kişi inkar etmedikçe kafir olmaz. Büyük günah: hakkında azab tehdidi olan adam öldürmek, zina etmek, faiz almak, hırsızlık, anne babaya asi olmak, sihir yapmak gibi günahlardır.)
28- Allah Teala. kendisine şirk koşulmasını affetmez, büyük ve küçük günahlardan olan bundan aşağı olanını, dilediği kimseler için affeder.
* Küçük günah üzerine azab etmesi caizdir. Büyük günahı affetmesi, işleyen kişi eğer onu helal görmemişse caizdir. (Büyük günahı) Helal görmek küfürdür. (Şirk en büyük günah ve zulümdür. Onun affı ancak dünyada iken tevbe ve iman etmektir. Ahirette affı yoktur. Büyük günahların affı Allah’ın dilemesine bağlıdır. Dilerse affeder. Dilerse küçük günaha karşılık ta azab edebilir. Emin olmamak gerekir. Ancak büyük günahı helal saymak inkar olduğundan küfürdür, affedilmez. "Bana göre bu zamanda böyle olmaz" diyenler dikkat etsin. Allah’ın hükmünü kendine sindiremeyenler acaba kimin kuludurlar?)
29- Peygamber ve Salihlerin, büyük günah sahipleri hakkında şefaat etmeleri, hadislerden çok yaygın (meşhur) haberlerle sabittir. (Peygamber Efendimiz ‘Şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenler içindir' buyurmuştur.)
* Mü'minlerden büyük günah işleyenler, tevbe etmeksizin ölseler de Cehennemde ebedi kalmazlar. (Günahı kadar yanıp cennete girerler. En fazla yanan Müslüman yedi bin sene Cehennemde kaldıktan sonra, hayat nehrinde tertemiz edilip Cennete girdirilir.)
30- İman, Allah Teala tarafından gelen haberleri tasdik ve ikrardır. (İmanın rüknü ikidir. Biri kalbten tasdik, diğeri dil ile bunu söylemektir.) Ameller, imanın nefsinde ziyadelik yapar, iman artmaz eksilmez. (İman edilen şeyler belli miktarda hükümler olduğundan onlara inanan kişi imanı hasıl etmiş olur. Bunda fazlalık veya noksanlık düşünülmez. Yapılan iyi ameller imanın kuvvetini ve nurunu artırır, imanı çoğaltmaz.) İman ile İslam birdir. (İmanlı kimseye Müslüman dendiği gibi. mü'min de denilir.)
31- Kuldan tasdik ve ikrar bulununca, onun için 'Ben Hakka Müslümanım' demesi sahihtir. 'İnşallah ben Müslümanım' demesi sahih olmaz. (İmanında şüphesi olmadığını en güzel bir ifade ile beyan etmesi 'Elhamdülillah ben Müslümanım' demesiyle hasıldır. " İnşallah Müslümanım' demekle işi Allah’a bırakmakta ihtimal vardır. Ya Allah onun imanını kabul etmezse ne olacak? Bu yüzden imanda ihtimalli söz kullanılmaz.)
32- Said (kurtuluşa erecek) bazen şaki olur, şaki (kurtulamayacak) olan da bazen said olur. Değişiklik, saadet ve şekavet üzerinde olur. Said etmek veya şaki yapmakta olmaz. Bu ikisi Allah’ın sıfatlarındandır. Allah Teala ve sıfatları üzerine bir değişiklik gelmez. (Kişiyi said –cennetlik- etmek veya şaki –cehennemlik- yapmak Allah’ın sıfatıyla alakalı bir husustur. Allah’ın sıfatları ezeli olup onlarda bir değişme söz konusu değildir. Fakat sıfatların alakalandığı hususlarda –kainatta- bir takım değişiklikler olur.)
33- Resullerin gönderilmesinde büyük hikmet vardır. Allah Teala, muhakkak insanlar içinden onlara, resul göndermiştir. (Peygamberle de bizim gibi insandır. Melek olsalardı onlara tabi olmak imkansız olurdu.) Onlar müjdeleyici, korkutucudurlar. (Cennetle müjdeler, cehennemle korkuturlar.) İnsanlara dünya ve din işlerinden ihtiyaç duydukları şeyleri beyan ederler. (Peygamber gelmeseydi insanlar dünya ve ahiret işlerinde karlı ve zararlı olanı kendi akılları ile bilemezlerdi.) Onları, adetleri bozan mucizelerle kuvvetlendirmiştir. (Peygamberliğini isbat etmesi için mutlaka bir mucize getirmelidir ki insanlar bundan aciz kalarak onun peygamber olduğunu kabullensin.)
34- Peygamberlerin evveli Adem aleyhisselamdır. Sonuncusu, Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem efendimizdir. Bazı hadislerde sayıları rivayet edilmiştir.(Bir rivayette 124 bin, diğer bir rivayette 224 bin) En doğrusu, zikredilmelerinde bir adet ile sınırlandırmamaktır. Muhakkak Allah Teala, şöyle buyurdu: "Onlardan sana zikrettiğimiz var, sana zikretmediğimiz de vardır." Sayılarının zikrinde, onlardan olmayanın onlar arasına girmesinden emin olunmaz. Veya onlardan olanın hariç bırakılmasından da emin olunmaz. (Bir sayı ile sınır getirsek belki bazılarını dahil ederiz. Veya daha fazla ise bir takımlarını da hariç bırakmış oluruz.) Hepsi Allah (Celle Celaluhu) tarafından haber verici ve tebliğ edicidirler, sadık ve nasihat edicidirler. Peygamberlerin en faziletlisi, Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem efendimizdir. (O. peygamber iken, Adem aleyhisselam toprak ile su arasındaydı, daha yaratılmamıştı.)
35- Melekler, Allah Teala'nın kullarıdır. Onun emri ile işleri yaparlar. (O’na hiç asi olmazlar.) Erkeklik ve dişilikle vasıflanmazlar. (Nurdan yaratılmışlardır. Cinsiyetleri yoktur.)
36- Allah Teala'nın kitapları olup onları peygamberlerine indirmiştir. Emirlerini, yasaklarını, vaadlerini ve tehditlerini, onlarda bildirmiştir. (İyilik edenlere cennet vaadi, kötülük işleyenlere de cehennem tehdidi vardır. 4 Büyük kitap; Kur'an, Tevrat, Zebur, İncil’dir. Sahifeler ise: Adem As.’a 10, Şit As,’a 50, İdris As.’a 30, İbrahim As.’a 10 sayfa verilmiştir.)
37- Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellemin uyanık halde iken bedeni ile semaya yükseltilmesi, sonra yüce makamlardan Allah'ın dilediği yerlere kadar (yükselmesi) haktır. (Mi'rac iki kademededir. Kabe'den Mescid-i Aksa'ya kadar gece yürüyüşüne İsra denir. Bu ayetle sabit olup inkar eden kafir olur. İkinci merhalesi: Mescid-i Aksa'dan göklere doğru bedeni ile yükselmesidir. Bu meşhur hadislerle sabit olduğundan inkarı bid'attır.)
38- Velilerin kerameti haktır. Keramet, adeti yaran bir şekil üzere veliden ortaya çıkar. Uzak mesafeyi kısa zamanda aşmak, yemek, içecek ve elbisenin ihtiyaç anında ortaya gelmesi, su üstünde yürümek, havada uçmak, cansız şeylerin ve hayvanların konuşması ve diğer şeyler gibi.
Ümmetinden biri olan velinin elinde ortaya çıkan bu keramet, peygamberi için mucize olur. (Velinin kerameti, Peygamberinin mucizesinden ona gelen bereketler iledir) Bununla veli olduğu belli olur. Veli olması ancak dininde hak üzere olması iledir. Dininde hak üzere olması, Peygamberinin risaletini (Peygamberliğini) kabul etmesi iledir. (Bu kerametin kendinden olduğunu iddia etse veli olamaz.)
39- Peygamberimizden sonra [ve diğer peygamberlerden sonra] insanların en faziletlisi Hz. Ebu Bekir'dir. (Radıyellahu anh) Sonra Hz. Ömer, sonra Hz. Osman Zinnureyn, sonra Hz. Aliyyül Murteza (Radıyellahu anhum) dır. Halifelikleri, aynı şekilde bu sıralama üzere sabittir. Hilafet, otuz senedir, sonra emirlik ve sultanlık gelir. (Dört halife sırasıyla halife olmuşlardır. Onlardan sonra halifelik, emirlik ve saltanat halinde devam etmiştir. Adaletle hükmedenler hayırla yad edilmiş, zulmedenlerin ıslahına çalışılmıştır.)
40- Müslümanlar için, hükümlerini geçerli etmek, cezaları geçerli yapmak, surları sağlamlaştırmak, askerleri teçhiz etmek (donatmak), zekatları almak için baş kaldıranları, hırsızları, yol kesenleri kahretmek için, Cuma ve Bayramları ikame etmek için, kullar arasında vaki olan davaları halletmek için, haklar üzere getirilen şahitlikleri kabul için, velisi olmayan küçük erkek ve kız çocuklarını evlendirmek için, ganimetleri taksim etmek ve diğer hususları halletmek için, elbette bir imam lazımdır. (Halifenin vazifeleri ana hatlarıyla sayılmış oldu. Buradan İslam devletinin hem dünya ve hem de ahiret işlerini yürütmekle vazifeli olduğu anlaşılmaktadır.)
41- Bu imamın, açıkta bulunması gerekir, gizlenmiş, beklenilen olması doğru değildir. (Şiilerin dediği gibi 'Mağaraya saklanmış ve gelmesi beklenen Muhammed Mehdi'den başkası olamaz" görüşü yanlıştır. Vaktin en uygun olanı seçilir.) İmam, Kureyş'ten olur. Başkalarından olması caiz değildir. Beni Haşim ve Hazreti Ali'nin evlatlarına tahsis edilmez. (Hak halifenin Kureyş’ten olması gerekir. Eğer böylesi yok ise- kuvveti ile İslam'ı tatbik edecek birinin getirilmesi gerekir. Sadece Hazreti Ali'nin soyuna ait değildir.)
42- İmamda masum olma şartı aranmaz. (Masum olan sadece peygamberlerdir.) Zamanındaki halkın en faziletli olması şart değildir. Mutlak kamil velayet ehlinden olması şarttır. (Yani Müslüman, akıllı, baliğ, hür olmalı.)
* Siyaset ehli, hükümleri geçerli yapmaya kadir, İslam yurdunun sınırlarını korumaya ve zalimden mazluma insaf etmeye kadir olmalı. (Asıl özelliği idare sanatını iyi bilmeli, ıslah ve fesat yollarını kavramalıdır. Hükümleri geçerli yapması için kuvvet sahibi olmalıdır.)
* İmam. fasık (günahkar) olmak ve zulmetmekle görevden indirilmez. (İmam günah ve zulüm işlemekle görevden alınmaz, belki dinden dönerse ona artık itaat edilmez.)
43- Her bir iyi ve günahkar kişinin peşinde namaz kılınır. (İmamların amelinin bozukluğu onlara uymamayı gerektirmez, belki itikadları ehli sünnetten hariç kalırsa o zaman onların peşinde namaz olmaz)
* Her bir iyi ve günahkar kişinin üzerine cenaze namazı kılınır.
(Ölen kişinin günahları araştırılmaz. Hakkında namaz kılan olduğuna şahitlik ediliyorsa Müslüman olduğunu kabul ederek cenaze namazını kılarız.)
44- Ashabın zikrinde ancak hayrı söyleriz. (Onlar arasındaki olaylarda hüküm vermek bizim işimiz değildir. Hepsini iyilikle yad ederiz.)
* Peygamberimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) cennetle müjdelediği on kişinin cennetlik olduğuna biz de şahitlik ederiz. (Bunlar: Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha, Zübeyir, Sad ibni Ebi Vakkas, Said ibni Zeyd, Ubeyde ibni Cerrah, Abdurrahman ibni Avf. (Allah hepsinden razı olsun)
45- Seferde ve ikamet halinde mestler üzerine mesh etmeyi caiz görürüz. (Bu konu Şiiler tarafından çıplak deri üzerine mesh edildiği ve mesh giyinmek inkar edildiği için akaid kitaplarına alınarak ehli sünnetin alameti olduğu bildirilmiştir.)
* Hurma şırasını haram saymayız. (Keskinleşip –mayalanıp- sarhoş edici olmadıkça içilir. Üzüm suyu da şıra halinde iken içilir. Fakat keskinleşip –mayalanıp- şaraba dönüşünce haram olur.)
46- Hiçbir veli asla Peygamber derecesine ulaşamaz. (Peygamberlik sadece Allah vergisidir. Artık sona ermiştir.) Kul, kendisinden emir ve yasakların düştüğü bir dereceye ulaşmaz.
(Ölünceye kadar ibadetleri yapmakla ve yasaklardan sakınmakla sorumludur. Peygamberler bile son nefese kadar kulluğa devam etmiştir.)
47- Kitap ve Sünnetten olan naslar (emir ve kurallar) zahiri manalarına hamledilirler. Bunlardan dönüp, ehli batının iddia ettiği manalara gitmek küfür ile dinden çıkmaktır. (Batıniler der ki ayetlerin batini manaları vardır ki onları ancak hususi kişiler bilir. Bunların gayesi İslam’ı iptal etmek. Kur'an’ı yanlış tefsir etmektir. Allah dostlarının ifade ettiği bazı ince izahlar, onların safi olan maneviyatlarının parıltılarıdır, onlar zahir tefsir manasına muhalif bir şey söylemezler.)
48- Nasları reddetmek küfürdür. (Kat’i –kesin- hükümleri kabullenmemek küfürdür.)
Günahı helal görmek küfürdür. Onları hafife almak küfürdür. Şeriat ile alay etmek küfürdür. (Günahı helal görmek, hükmü değiştirmektir. Hafife almak, Allah’ı tanımamaktır.)
Allah’tan ümit kesmek küfürdür. Allah'ın azabından emin olmak küfürdür. (Allah’ın rahmetini umarız, azabından korkarız.)
49- Gaibten verdiği haberde kahini tasdik etmek küfürdür. (Gaybı ancak Allah bilir. Cinler, melekler ve peygamberler de bilemez, ancak Allah birisine bildirirse o bilir.)
* Ma'dum şey değildir. (Mevcut olmayana ma'dum denir. Yok olduğu için ona şey demeyiz, çünkü üzerine her hangi bir hüküm gelmemektedir.)
50- Dirilerin, ölüler için olan duasında ve onlar için verdiği sadakalar da ölüler için menfaat vardır. (Ölünün amel defteri üç halde kapanmaz. Yaptığı bir mescid, medrese, köprü, çeşme gibi akar. Yazdığı bir ilim kitabı. Yetiştirdiği hayırlı evlat. Bunlardan gelen sevaplar ölüye fayda verir. Ölüler için Yasin ve diğer surelerin okunması da onlara fayda verir. Yapılan iyiliğin sevabının anne ve babanın ruhuna ve bir alime ikram edilmesi de caizdir.)
* Allah Teala duaları kabul eder ve ihtiyaçları verir. (Herkesin ihtiyacını ancak Allah temin edebilir, dua yalnız O'na yapılır.)
51- Peygamber Aleyhisselamın haber verdiği kıyamet alametlerinden Deccalın çıkması, Dabbetül arz"ın çıkması, Ye'cüc ve Me'cüc'ün çıkması, İsa (Aleyhisselamın) gökten inmesi, güneşin battığı yerden doğması haktır. (Bu alametler hadisi şeriflerde on tane sayılmıştır. Ayrıca üç tane de yer batması zikredilmiştir.)
52- Müctehid bazen hata eder, bazen isabet eder. (Müçtehid Kur'an ve hadisi şeriflerden hüküm çıkarma kabiliyeti olan derin alimlerdir. Bunlar bütün ilmi gayretlerini kullanarak beyan ettikleri hükümlerde isabet ettikleri gibi yanılmaları da mümkündür. İsabet edene iki veya on mükafat, yanılana bir mükafat vardır.)
53- Beşerin peygamberleri, meleklerin peygamberlerinden üstündür. Meleklerin peygamberleri, beşerin avamından üstündür. Beşerin umumu, umum meleklerden efdaldir. (Peygamberler en faziletlilerdir. Onların da en faziletlisi Hz. Muhammed aleyhisselamdır. Peygamberlerden sonra dört büyük melek faziletlidir. (Cebrail, Azrail, Mikail, İsrafil aleyhisselamlar) Sonra Allah dostları, sonra melekler, sonra umum Müslümanlar gelir.)
En iyisini Allah bilir.
Ömer Nesefî
|
|
|
|
|
|
|
Ziyaretçi Sayısı 38430 ziyaretçi |
|
|
|
|
|
|
|